Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kamil Coşkunçelebi, hemen hemen Avrupa kıtası ile eşdeğer bitki türüne ev sahipliği yapan Türkiye’nin, aynı zamanda çok sayıda türün ve kültür bitkisinin gen merkezi, tıbbı ve aromatik bitki türlerinin üçte birinin yetiştiği ender ülkelerden olduğunu söyledi.
Coşkunçelebi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye’nin, bitkisel tür açısından içinde bulunduğu coğrafyanın en zengin ülkelerinden biri olduğunu belirterek, “Ülkemizin bu zenginliği maalesef bugüne kadar yeterince değerlendirilememiştir. Bu zenginlikten etkin şekilde yararlanabilmenin yolu, doğal kaynaklarımızı her yönüyle tanımaktan geçmektedir.” dedi.
Avrupa kıtasında 13 bin, Türkiye’de ise 11 bine yakın bitki türü bulunduğunu ifade eden Coşkunçelebi, “Endemik yani bize özgü tür sayısı ise 3 binin üstündedir. Bu rakam, Avrupa kıtasının tamamında 3 bin 500 civarında. Bu açıdan değerlendirildiğinde çok zengin bir ülkeyiz.Neredeyse Avrupa kıtası ile eşdeğer bitki türüne ev sahipliği yapan ülkemiz aynı zamanda çok sayıda türün ve kültür bitkisinin gen merkezi, tıbbı ve aromatik bitki türlerinin de üçte birinin yetiştiği ender ülkelerdendir.”diye konuştu.
Coşkunçelebi,aromatik bitkilerin ilaç, gıda, kozmetik ve temizlik ürünleri gibi alanların en önemli girdisini teşkil ettiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Yapılan bir araştırmaya göre, dünyada tıbbi ve aromatik bitkilerin piyasa değeri 60 milyar doların üzerindedir. Ülkemizin bu pastadan aldığı pay, 2009 yılı rakamına göre yalnızca 94 milyon dolar civarındadır. Bu rakamlar biyolojik zenginliğimizle oranlandığında her açıdan çok düşüktür. Veriler bize, mevcut pastadan yeterince yararlanamadığımızı göstermektedir. Peki bu konuda neler yapılmalı? Öncelikle TÜBİTAK veya başka kaynaklar kullanılarak ülkemizin doğal bitkisel gen kaynakları biyolojik olarak çok iyi şekilde ortaya çıkartılmalı. Geleneksel kullanımları çok yönlü olarak tespit edilmeli, elde edilen tüm bilgiler başta kimyacılar, eczacılar, ziraatçılar ve genetikçiler olmak üzere tüm ilgili paydaşlara anlatılmalı. Doğal türlerimiz üzerinde kapsamlı projeler yapmalıyız.”
– “Yaygın şekilde kullanılan türlerin ekonomiye kazandırılması gerekiyor”
Türkiye’nin tıbbı bitki potansiyelinin geliştirilmesi çalışmaları kapsamında bir süre önce “Ülkemizdeki Scorzonerinae (Asteraceae: Papatyagiller) Üyeleri, Tıbbi ve Ekonomik Değerleri” konulu kolokyum düzenlediklerini anımsatan Coşkunçelebi, şu değerlendirmede bulundu:
“Kolokyumda, ülkemizin bitkisel tür çeşitliliğini tespit etmek üzere TÜBİTAK tarafından desteklenen iki projemize ilişkin verileri, ilgililere sunduk.Doç. Dr. Serdar Makbul, Yrd. Doç. Dr. Mutlu Gültepe, Öğretim Görevlisi Seda Okur ve Araştırma Görevlisi Murat Erdem Güzel’in de yer aldığı ekibimle tamamladığımız projelerle ülkemizin çok önemli bitkisel gen kaynaklarını barındıran ve geleneksel olarak bir çok yörede tıbbi, gıda, hayvan yemi gibi çeşitli amaçlarla kullanılan tekesakalı ve yemlik türlerinin bulunduğu yerler, kullanım şekilleri, tıbbi ve ekonomik değerleri hakkında bilgiler her yönüyle ortaya konuldu.”
Coşkunçelebi,proje çalışmaları ile Türkiye’nin biyolojik zenginliğine “Scorzonera zorkunensis”, “Scorzonera ahmet-duranii”, “Tragopogon turcicus”, “Tragopogon artvinensis” ve “Tragopogon anatolicus” adı verilen beş yeni türün eklendiğini anımsatarak, “Proje kapsamında ayrıca halk arasında “tekesakalı” ve “yemlik” olarak bilinen iki cinsin, 42’si endemik olmak üzere 84 türünün çeşitli biyolojik özellikleri tespit edildi. Tespit ettiğimiz türlerin yarısı yalnızca ülkemizde bulunmaktadır, dolayısıyla da yalnızca bize özgü gen kaynaklarıdır.” ifadelerini kullandı.
Bu türlerin hem korunması hem de fitokimyasal özelliklerinin aydınlatılması gerektiğini anlatan Coşkunçelebi, “Yapılacak çalışmalar ile halk arasında yaygın şekilde kullanılan bu türlerin ekonomiye kazandırılması gerekiyor. Benzer şekilde kesme çiçek olma potansiyeli yüksek türlerin de kültüre alma çalışmaları planlanmalıdır. Bunların kültüre edilerek ekonomiye kazandırılması gerekmektedir.” dedi.