Söylemezoğlu, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Lokali’nde basın toplantısı düzenledi. Söylemezoğlu, 11-17 Haziran tarihlerinde kutlanan Toprak Bayramı dolayısıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Ziraat Mühendisleri Odası, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) Türkiye Temsilciliği, Türkiye Toprak Bilimi Derneği ve TEMA Vakfının birlikte hareket etme kararı aldıklarını belirterek, bu amaçla da ortak basın açıklaması yaptıklarını söyledi.
Söylemezoğlu, toprağın doğanın ve yaşamın vazgeçilmez varlıklarından olduğunu ifade ederek, ulusları ulus yapan temel unsurlardan birinin sahip olunan, işlenen ve korunan toprağın varlığının yönetilmesinin yaşamın sürdürülebilirliği açısından büyük önem taşıdığını anlattı.
FAO’nun, bu seneyi Uluslararası Toprak Yılı ilan ettiğine dikkati çeken Prof. Dr. Söylemezoğlu, “Oysa ülkemizde bu konudaki ilk adımlar bundan 70 yıl önce atılmıştır. 1945’te Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu çıkarılmış, Kanunun TBMM’de kabul edildiği 11 Haziran tarihini takip eden pazar günü de Toprak Bayramı ilan edilmiştir. Ancak Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu’nun yürürlükten kalkması nedeniyle uzun yıllardır kutlanmayan Toprak Bayramı, son birkaç yıldır Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yeniden kutlanmaya başlanmıştır” diye konuştu.
Toprağın, gıdanın başladığı yer olduğunu belirten Söylemezoğlu, gıdanın yüzde 95’inin doğrudan ya da dolaylı yollarla topraktan geldiğini, sağlıklı ve yüksek kaliteli gıdanın ancak sağlıklı topraklarda yetiştiğini anlattı.
Gökhan Söylemezoğlu, toprağın sınırlı bir varlık olduğuna da dikkati çekerek, “Kaybedildiğinde veya bozulduğunda insanların yaşam süresi içinde tekrar kazanılamaz. Bir santimetre toprağın oluşması için yüzlerce yılın geçmesi gerekir. Topraklar yenilenebilir varlıklar değildir, bu yüzden toprakların korunması, gıda güvenliği ve sürdürülebilir gelecek için büyük önem taşımaktadır” ifadelerini kullandı.
TÜİK verilerine göre 2002’de 26,5 milyon hektar olan toplam tarım arazinin son 12 yılda 2,6 milyon hektar azalarak 23,9 milyon hektara indiğini, yani tarım arazilerinin yüzde 10’unun üretim dışı kaldığını vurgulayan Söylemezoğlu, “Tüm dünyada toprak varlığı gelecek için alarm vermektedir. Yeni yaklaşımlar tercih edilmediği takdirde 2050’de küresel düzeyde kişi başına düşen ekilebilir ve verimli arazi 1960’taki düzeyin dörtte birine inecektir. Dünyada ve Türkiye’de sürekli artan nüfusun doyurulabilmesi için topraklar ve verimli tarım arazilerinin korunarak, amacına uygun kullanılması zorunludur” değerlendirmesini yaptı.
Açlığın, yoksulluğun ve eşitsizliklerin yaşandığı bir dünyada, Türkiye’nin sahip olduğu zengin toprak varlıklarının çok iyi korunması ve geleceğe aktarılması gerektiğini dile getiren Söylemezoğlu, üretim faktörlerini korumak, sürdürülebilir kullanımını sağlamak ve insanoğlunun hor kullanımından alıkoymanın herkesin ortak sorumluluğu olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Söylemezoğlu, Uluslararası Toprak Yılı kapsamındaki etkinliklerin toprakların korunması ve sürdürülebilir kullanımı açısından çok önemli katkılar sağlayacağına yürekten inandıklarını ifade ederek, “Biz katılımcı altı kuruluş, bu konuda üzerimize düşeni fazlasıyla yapmaya hazırız. Bu, her şeyden önce doğaya ve insanlığa karşı borcumuzdur. Topraktan geldik, bir avuç toprağa gideceğiz” dedi.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarım Arazileri Değerlendirme Daire Başkanı Yüksek Şahin de tarım topraklarının korunması adına Bakanlıkça son yıllarda atılan önemli adımları anlattı. Şahin, toprak haritasının yüksek teknoloji kullanılarak güncellendiğini, arazi toplulaştırma çalışmalarıyla her yıl 1 milyon hektar arazinin daha verimli kullanımının sağlandığını kaydetti.
Gıda arzı güvenliğinin teminatı olan tarımsal potansiyeli yüksek ovaların sınırlarının belirlendiğini ifade eden Şahin, bu alanların koruma alanları ilan edilme çalışmalarının hazırlıkları devam ettiğini belirtti.
Şahin, tarım arazilerinin erozyonla yok olmasını önlemek amacıyla erozyona duyarlı alanların belirlenmesi çalışmalarının da başlandığına dikkati çeken Şahin, böylece çiftçilerin erozyona duyarlı çalışmaları desteklenmek suretiyle bilinçlendirildiğini söyledi.