TCMB: Kırmızı etin pahalı olmasının nedeni yüksek yem giderleri
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) Merkezin Güncesi adlı bloğunda yer alan bir araştırmaya göre Türkiye’de kırmızı etin pahalı olmasının ardında yatan başlıca yapısal faktör, hayvancılıktaki yüksek yem girdileri.
Türkiye’de bir taraftan dana eti talebi hızlı bir şekilde artarken, diğer taraftan üretim maliyeti üzerinde besi yemi kaynaklı olarak ciddi bir baskının söz konusu olduğu belirtilen araştırmayı Merkez Bankası Uzmanı Hüseyin Songül kaleme aldı.
İşte o araştırma:
Türkiye’de kırmızı etin görece pahalı olduğu biliniyor. Kişi başına düşen milli geliri Türkiye’nin çok üzerinde olan Avrupa Birliği ülkelerinde bile ortalama dana karkas et fiyatı Türkiye’deki fiyatın altında seyrediyor (Grafik 1).
Bu çalışmada, Türkiye’de kırmızı et fiyatlarını belirleyen faktörleri, özellikle de üretim maliyeti üzerindeki yapısal baskıları ele alacağız. Özellikle büyükbaş hayvan yetiştiriciliği ve besiciliğinde yem maliyetlerinin önemi üzerinde duracak ve besi yeminin ayrıntılı analizini hububat üretimi ve fiyatları ile ilişkilendirerek gerçekleştireceğiz.
Türkiye’de büyükbaş hayvan yetiştiriciliği ve besiciliğindeki yem maliyetinin analizine geçmeden önce dana eti tüketiminin gelişimine kısaca bakmakta fayda var. Ülkemizde kişi başına düşen dana eti tüketiminin hızlı bir şekilde arttığını görüyoruz (Grafik 2).
Söz konusu yükseliş eğiliminin toplumsal refahın artması ile tüketici tercih ve alışkanlıklarının dana eti tüketimi yönünde değişmesine bağlı olarak önümüzdeki yıllarda da devam edeceği tahmin edilmekte. Bu durum dana eti üretimi ile üretim bileşenlerine ilişkin orta-uzun vadeli planlamalar yapmayı zorunlu kılmakta.
Karkas dana eti üretimi esas itibarıyla besicilik işletmeleri yoluyla yapılıyor. Büyükbaş hayvan yetiştiriciliğinde 12 aylık danaya besi hayvanı materyali denilmekte. Besicilik işletmeleri 12 aylık besi hayvanı materyalini Doğu Anadolu bölgesindeki yetiştiricilerden ve/veya Et ve Süt Kurumu (ESK) üzerinden ithalat yoluyla yurt dışından temin ediyor.
Besicilik işletmeleri 12 aylık danayı 6-8 ay besledikten sonra kesime göndermekte. Karkas dana etinin maliyet bileşenlerine baktığımızda besi hayvanı materyalinin yüzde 55-60, yem giderlerinin yüzde 30-35, diğer giderlerin ise (işçilik, finansman, ilaç vs.) yüzde 10-15 paya sahip olduğunu görüyoruz. Besi hayvanı materyali yurt dışından ithal edilmişse karkas dana eti maliyetinin yaklaşık üçte biri yurt içinde yapılan yem giderlerinden oluşuyor.
Bununla birlikte, besicilik işletmeleri besi hayvanı materyalini yurt içinden temin etmişse karkas dana eti maliyeti içinde yem giderlerinin payı yüzde 60’lara kadar çıkabiliyor. Çünkü 12 aylık besi hayvanı materyali maliyetinin yaklaşık yarısı da yem giderlerinden oluşmakta. Bu çerçevede, dana eti fiyatının oluşumunda yem maliyetinin oldukça önemli rol oynadığı tespitini yapabiliyoruz.
Büyükbaş hayvan yetiştiriciliği ve besiciliğinde esas itibarıyla iki tür yem kullanılıyor: kaba yem ve karma yem. Mera, yem bitkileri, silaj, bahçe içi otlak, sap saman ile anız başlıca kaba yem kaynakları. Söz konusu kaynaklar arasında meralar, büyük hayvan sürülerinin besin ihtiyaçlarının en ucuza karşılanabildiği alanlar olarak ön plana çıkmakta.
Türkiye coğrafyası ve iklim koşulları ise mera yetiştiriciliği ve besiciliğine çok elverişli değil. Mera yetiştiriciliği ve besiciliği Türkiye’de sadece mera sezonunun kısa sürdüğü Kuzeydoğu Anadolu bölgesinde yapılabilmekte.
Karma yem ise çeşitli tahıllar, yağlı tohumlu bitkiler, küspeler, kepekler, vitamin ve mineral karışımından oluşan fabrikasyon bir ürün. Karma yem üretiminde esas olarak hububat ürünleri, hububat ve bakliyat ürünlerinin işlenmesinden yan ürün olarak elde edilen kepekler, başta soya olmak üzere yağlı tohumlu bitkiler ve yağlı tohumlu bitkilerin işlenmesinden yan ürün olarak elde edilen küspeler kullanılmakta.
Kaba yem karma yeme göre çok daha ucuz olduğundan büyükbaş hayvan üretimini ağırlıklı olarak kaba yem kullanarak yapan ülkeler kırmızı eti daha ucuza mal edebilmekte. Ayrıca, başlıca et ihracatçısı ülkelerin de doğal mera alanları bakımından zengin oldukları görülmekte.
Karma yemlerin esas olarak dört gruba ayrıldığını görüyoruz: etlik piliç yemi, yumurta yemi, süt yemi ve büyükbaş/küçükbaş hayvan besiciliğinde kullanılan besi yemi. Büyükbaş hayvan besiciliğinde kullanılan besi yeminin içinde çoğunlukla arpa ve mısır gibi hububat ürünleri, mısır türevleri ve hububat kepekleri bulunmakta. Yağlı tohumlu bitkiler ve küspeleri besi yeminde sınırlı oranda, kanatlı yemi sektöründe ise daha yoğun olarak kullanılıyor.
Hayvanların tüm besin ihtiyacını karşılayan yem karışım oranına yem rasyonu adı veriliyor. Türkiye Yem Sanayicileri Birliği’nden sağlanan, 5 Eylül 2017 tarihli yem rasyonu çalışması temel alınarak hesaplanan besi yemi maliyetinin ayrıntıları Tablo 1’de görülmekte.
Karma yem işletmeleri yem rasyonunu hesaplarken, protein ve enerji içeriklerini hesaba katarak fiyat açısından optimal hammadde bileşimini kullanıyorlar. Dolayısıyla, hammadde fiyatlarına bağlı olarak zaman içinde yem rasyonu bileşimi de değişebilmekte.
Besi yeminin söz konusu tarih itibarıyla optimal bileşimine baktığımızda, toplam maliyet içinde buğday kepeğinin yüzde 36,6, bir tür mısır yan ürünü olan DDGS’in yüzde 14,7, arpanın yüzde 13,3, mısırın ise yüzde 12,1 paya sahip olduğunu görüyoruz. Buradan, besi yeminin daha çok hububat ürünleri ile hububat yan ürünleri kullanılarak üretildiği sonucuna varılabilir. Ayrıca, yem hammaddelerinden mısır DDGS, ATK28 ve büyükbaş vitamin ve minerali doğrudan ithalat yoluyla temin edilirken, diğer hammaddeler büyük ölçüde yurt içinden sağlanmakta. Bu çerçevede, besi yemi hammadde maliyeti içinde doğrudan yem sanayiinin ithal ettiği girdilerin payının kabaca yüzde 30’lar civarında olduğunu hesaplıyoruz.
Grafik 3’te hububat ve karma yeme ilişkin tarafımızca hesaplanan yurt içi üretim miktar endekslerinin zaman içindeki gelişimi var. Hububat miktar endeksini hesaplarken buğday, mısır ve arpa üretimi toplamını kullandık. Hububat miktar endeksi 2002 yılından bugüne sadece yüzde 13 oranında artarken, karma yem üretimi 2016 yılı itibarıyla 2002’deki seviyesinin 4 katına yakın bir düzeye ulaşmış durumda.
5 Eylül 2017 tarihli besi yemi rasyonuna göre 1 ton besi yemi içinde 125 kilo arpa ve 125 kilo mısır bulunmakta. Söz konusu kullanım miktarlarının önceki yıllarda da geçerli olduğu yönünde kaba bir varsayım yaptığımızda, 2002 yılında toplam arpa ve mısır rekoltesinin yüzde 2,2’sinin besi yemi üretiminde kullanıldığını, 2016 yılında ise söz konusu oranın yüzde 7,3 seviyesine kadar çıktığı sonucuna varıyoruz. Buradan da, besi yemi üretiminin hızla artmasının hububat ürünleri fiyatları üzerinde talep yönlü baskı oluşturduğu ve bu baskının da zaman geçtikçe artma eğiliminde olduğu tespitini yapıyoruz.
5 Eylül 2017 tarihli besi yemi rasyonuna göre, besi yeminin toplam hammadde maliyeti içinde yurt içinde üretilen hububat ve hububat yan ürünlerinin payı yüzde 67 iken, ithal girdilerin payı yüzde 30. İthal girdilerin Türk Lirası cinsinden fiyatlarının 2009-2016 yılları arasında kur etkisi sebebiyle yüksek oranda arttığını biliyoruz. Söz konusu etki de hesaba katıldığında ilgili dönemde besi yemi fiyatı ile hububat ürünleri ağırlıklı ortalama fiyatının aynı doğrultuda geliştiklerini gözlemlemek mümkün (Grafik 4).Türkiye’de hububat ürünlerinin fiyatları düşük verimlilik gibi çeşitli yapısal sorunlar ve korumacılık sebebiyle dünya fiyatlarının üzerinde seyretmekte. Tablo 2’de 13 Kasım 2017 tarihi itibarıyla buğday, arpa ve mısırın yurt içi piyasa fiyatları ile uluslararası ihracat fiyatları yer almakta. Hububat ürününün türüne göre, yurt içi fiyatların uluslararası ihracat fiyatlarına göre yüzde 20 ile yüzde 35 arasında değişen oranlarda daha pahalı olduğu görülmekte.Bu gözlemler ülkemizde yüksek et fiyatlarının ana sebeplerinden birinin göreli olarak yüksek hububat fiyatlarının olabileceğine işaret etmekte. Yüksek hububat fiyatları yüksek besi yemi fiyatlarına yol açmakta. Türkiye’de büyükbaş hayvan besiciliğinin büyük oranda besi yemi kullanımına bağımlı olduğunu dikkate aldığımızda da göreli olarak yüksek dana eti fiyatı gerçeği ile karşı karşıya kalıyoruz.
Özetlemek gerekirse, Türkiye’de bir taraftan dana eti talebi hızlı bir şekilde artarken, diğer taraftan üretim maliyeti üzerinde besi yemi fiyatı kaynaklı olarak ciddi bir baskı söz konusu.
Besi yemi üretimi ve tüketimi son 15 yılda 4 katına çıkarken, besi yemi fiyatının oluşumunda kritik rol oynayan hububat üretimi ise neredeyse yerinde sayıyor. Besi yemi hammadde maliyetinin yükselmesinde yurt içi hububat fiyatlarında talep ve arz kaynaklı artışlar kadar Döviz kurundaki hareketler de etkili oluyor.
Ayrıca, korumacılık ve düşük verimlilik gibi nedenlerle yurt içi hububat fiyatları seviye olarak da uluslararası fiyatların çok üzerinde seyrediyor. Saydığımız tüm bu faktörler neticesinde temel bir gıda maddesi olan kırmızı eti, kişi başına düşen milli geliri Türkiye’nin üzerinde olan ülkelerden bile daha pahalıya tüketmek durumunda kalıyoruz.
Gıda Komitesi’nde alınan karar doğrultusunda, 2017 yılı Kasım ayında karma yem sanayiinin hammadde olarak kullandığı çeşitli tahıl kepeklerinde gümrük vergisinin sıfırlandığını, bazı yağlı tohum küspelerinde ise yem sanayiinde kullanılması şartıyla gümrük vergisinin yüzde 6,5’e indirildiğini biliyoruz. Bu kararı üretim maliyetlerinin düşürülmesi bakımından önemli bir adım olarak görüyoruz.
Söz konusu adıma ek olarak, çalışmamızda sunduğumuz bulgular üç temel alanda alınacak tedbirlerin de katkı sunacağına işaret ediyor.
İlk olarak, büyükbaş hayvan besiciliğinde kaba yem kullanımının yaygınlaştırılması önem taşımakta. Bu doğrultuda, meraların ıslahı ve mera alanlarının genişletilmesinin yanı sıra kaba yem bitkilerinin üretiminin artırılması gibi konulara yönelik hayvancılık politikalarının gözden geçirilmesi ve güçlendirilmesi hususlarının son derece önemli olduğunu değerlendiriyoruz.
İkinci olarak, Türkiye’de hububat fiyatlarının dünya fiyatlarına yakınsamasını sağlayacak politikalar fiyatlama ve maliyete ilişkin öngörülebilirliği önemli ölçüde artırabilir. Bu noktada, hububat üretiminde verimin artırılmasının da oldukça önemli olduğu unutulmamalı.
Son olarak da, Türkiye’de büyükbaş hayvan arzını artırmaya yönelik orta/uzun vadeli destek ve eğitim programları geliştirilmeli. Bu çerçevede, büyükbaş hayvan yetiştiriciliğinde etkinliği ve verimliliği arttıracak önlemler kadar bölgesel teşvik politikalarının uygulamaya konulması da kritik önem taşıyor.
-
İstanbul İl Tarım ve Orman Müdürlüğüne Suat Parıldar atandı
-
Taşra Teşkilatı Yer Değiştirme Yönetmeliği yayımlandı
-
TAGEM’de Bazı Bürokratlar Görevden Alınarak Yeni Atamalar Yapıldı
-
KPSS 2024/4 tercih kılavuzu yayımlandı
-
Kamuda çalışan mühendis, mimar ve şehir plancılarından ücretlerinin iyileştirilmesi talebi
-
Kandıra Karpuz Festivali Renkli Görüntülere Sahne Oldu