1-4 EKİM DÜNYA HAYVANLARI KORUMA GÜNÜ
Hayvanlar sadık dostlarımız, besin kaynağımız, deneğimiz, dünyanın rengi, ekolojinin vazgeçilmez halkasıdır. İnsan hayatına yön veren, renk ve heyecan katan sevecen dostlarımızı biraz olsun anlayabilmek için her yıl gündeme gelen Dünya Hayvanları Koruma Günü.Peki bizlerin hayatını idame ettirme ve hayat kalitemizin artmasında kullandığımız hayvanları yeterince anlıyor ve onların haklarını kolluyor muyuz? Peki bu sevimli varlıkların da hayat kalitelerini arttırmak için herhangi bir adım atıyor muyuz? Sokakta zulüm gören bir hayvan haberi aldığımızda vicdanımız hiç sızlıyor mu? İşin acı veren boyutu, halkımız maalesef hayvanlar konusunda çok bilinçsiz. Hayvanı sadece kendine bir köle olarak görmektedir. Tüm hayvanların asgari ihtiyaçları olan gıda, refah, tedavi, neslinin devam ettirme gibi haklarını maalesef çoğu kişi görmezden geliyor. İnsanlara bazen hayvana antibiyotik uyguladık, sezaryen yaptık gibi takım sağaltım uygulamalarından bahsettiğimiz zaman sanki Amerika’yı yeniden keşfetmişiz gibi şaşırmaktalar. Oysaki herkes en azından Kurban Bayramında görmüştür ki onlar da aynı bizim gibi göz, karaciğer, mide, kalp gibi organlara sahipler. Yine bütün insanlar biliyor ki zoonozlarla aynı hastalıklara kendileri de yakalanabilmekte. Buna rağmen aynı hastalıklara aynı tedavi yöntemi uygulanınca çok fazla bir şaşırma güdüsüne kapılmaktadırlar. Sahi, insanlar neden hayvanların vücut mekanizmalarının da insanlar gibi çalıştığını, ağlayabilen, gülebilen, farklı metotlar uygulayabilen, az gelişmiş olsa da örüntü tanıyabilen, gören, işiten, fiziksel şiddete uğradığında tepki verebilen, yavrusunu koruma güdüsü güden birer birey olarak tanımlamazlar. Bu bağlamda gündelik hayatımızın pek çok farklı alanında kullanılan hayvanların bir takım ihtiyaçlarını karşılama mecburiyetindeyiz. Kültürümüz, vicdanımız, dini değerlerimiz, biyolojik ihtiyaçları ve doğa kanunları biz insanlara bu görevi yüklemektedir. Doğaya yüzümüzü çevirdiğimizde sağlam ekolojik temelin olduğunu görürüz. Birkaç örnek verecek olursak; tavuk, kelaynak gibi vahşi kanatlıların yok olması kene popülasyonunu arttırmakta kenelerden insanlara hastalıklar bulaşmaktadır. Bir diğer örnek; dağlardaki kurtların oranının azalması domuzların varlığını arttırmakta artan domuz nüfusu gıda bulmak için insanların tarım alanlarına saldırmaktadır. Bu tip örnekler arttırılabilir. Yine her zaman ki gibi insan odaklı konuştuk. İnsanlar olarak hayvanlar üzerinde ne kadar kibire sahibiz değil mi? Değişen ve gelişen dünya maalesef hayvanlara yaşayacak küçücük bir orman parçası dahi bırakmamak için nasıl savaşıyor?
Dünyada ki küresel ısınma ve çevre kirliliği insanları küresel bir felakete sürüklemektedir. Dünya üzerinde yaklaşık 2 milyona yakın hayvan türü tanımlanmıştır. Ve maalesef bu hayvanların 17 bine yakınının nesli tükenme tehlikesi altındadır. IUCN (Dünya Doğayı Koruma Birliği) kurumunun kırmızı listesinde Türkiye’den 364 tür bulunmaktadır. Denizlerde hızla balık nüfusu azalmakta, ormanlarda hayvanlar değişen dünyaya adapte olamayıp yok olmaktadır. Daha üzücü boyut ise bu listeler her geçen gün uzamakta ve Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yeni bir türü daha koruma altına almaktadır.Ama bir şeyler yapabilmemiz lazım:
1) Her il ve ilçe belediyelerinin bakım evlerinin sayısı arttırılmalıdır.
2) Nesli tükenmekte olan hayvanları korumak için yapılan CITES sözleşmesi kapsamında ülkeye girişi yasak olan internette bile kolayca satılan (fil dişi, yılan derisi kemer…) gibi hayvan ve hayvansal ürünlerin kontrolleri için Gümrük veteriner hekim denetimleri sıkılaştırılmalı ve iç pazarın denetim yetkisi olan Orman ve Su İşleri Bakanlığının personel eksiği giderilmelidir.
3) Orman ve Su İşleri Bakanlığına bağlı olan koruma, rehabilitasyon ve üretme çiftliklerinin sayılarının arttırılıp lojistik ve personel eksiklerinin giderilmesi gerekmektedir.
4) Sadece çiftlik hayvanlarının değil doğada ki salgın hayvan hastalıklarla da mücadele edilmelidir.
5) Çiftlik hayvanları, sokak hayvanları, deney hayvanları başta olmak üzere bütün hayvanların asgari refahı sıkı bir şekilde kontrol edilmeli ve uymayanlara gerekli idari yaptırım uygulanmalıdır.
6) Hayvanat bahçeleri, doğal yaşam parkları, belediye barınak ve mezbahane artıkları, bakanlığın kendi rehabilitasyon ve üretim merkezleri sıkı denetlemelidir.
7) Hayvancılık işletmelerinin çevreye uygunluğunun ve atıklarının doğaya salınmasının önlenmesi ve denetlenmesi için veteriner hekim atanması yapılmalıdır.
8) Balıkçılıkta aşırı avlanma, dinamit atmak, çamaşır suyu dökmek gibi beyin yakan yöntemlerin önüne geçmek için mevsiminde derelerin ve denizlerin en yoğun avlanılan bölgeleri sıkı bir şekilde denetlenmeli, usulüne uygun hareket etmeyenlere ağır yaptırım uygulanmalıdır.
9) Avcılık faaliyetlerinin sıkı denetlenmesi gerekli ve mümkünse bu faaliyetler yasaklanmalıdır.
10) İnsanlar ve hayvanlar daha fazla iç içe yaşamalı ve okullarda hayvan ve doğa sevgisi aşılanmalıdır.
11) Sanayi, otelcilik gibi faaliyetlerin artıklarının doğaya bırakılmasının önüne geçilmelidir.
12) Maden aramak için kesilen ağaçların yerine yenilerinin dikilmeden terk edilmesinin kesinlikle önüne geçilmelidir.
13) Bireysel bazda gereksiz çalışan elektrik ve elektrikli cihazlar kapatılmalı, olabildiğince az araç kullanılmalıdır.
14) Düğün ve cenazeler çelenk göndermek yerine Tema Vakfına bağışta bulunun. Evlilikleri de ağacın ömrü gibi uzun olsun, vefat eden kişinin adı ağaçla hayatta kalsın.
30 yıl sonra yaşanabilecek bir Türkiye için seferber olmalıyız.
VETERİNER HEKİM DAYANIŞMA PLATFORMU ADINA.
https://www.facebook.com/groups/kpssveterinerhekimler/?fref=ts
-
İstanbul İl Tarım ve Orman Müdürlüğüne Suat Parıldar atandı
-
Taşra Teşkilatı Yer Değiştirme Yönetmeliği yayımlandı
-
TAGEM’de Bazı Bürokratlar Görevden Alınarak Yeni Atamalar Yapıldı
-
KPSS 2024/4 tercih kılavuzu yayımlandı
-
Kamuda çalışan mühendis, mimar ve şehir plancılarından ücretlerinin iyileştirilmesi talebi
-
Kandıra Karpuz Festivali Renkli Görüntülere Sahne Oldu